29 Ağustos 2007 Çarşamba

Ben de Merak Ettim - Cevaplar / Bölüm 2


Evet, gayet mühim ve önemli sorulara verdiğim cevaplardan oluşan "ÜÇLEME"nin ((: 2.si sizlerle birlikte. "3. Bölüm"e BİLİMSEL içerikli soruları ayırdım, "3. Bölüm: Bilimsel Seans" çok yakında sizlerle olacak ((: Şimdi buyurun kaldığımız yerden devam…((:


Merak 5:
Gökyüzünde 400 milyon yıldız olduğundan bahsediliyor. Bizler "yeni boyalıdır" yazan yerleri el yordamıyla kontrol ettiğimiz halde, bu söylenen yıldız sayısının gerçekliğine nasıl inanıyoruz?

Cevap 5:
İnandığımızı kim söyledi. Tamamen sıkış olduğunu adımız gibi biliyoruz. Biliyoruz da hadi gelde aksini ispatla (: Boyalı yeri elleriz birşey olmadıysa "puhhh yalancılar sizi" deriz. Ya da elimize bulaşan boyaya şapşal şapşal bakarken çevremizdekilerin laflarına maruz kalırız. Eeee yıldızlara dokunup avcumuza alıp sayamıyacağımıza gore haklısın diyeceğiz boyun büküp başka çare yok…

Merak 6:
Limonlu gazozlarımızda bile bir sürü yapay tatlandırıcı, renklendirici, hede, hödö bulunmakta iken, limonlu bulaşık deterjanlarında gerçekten limon aroması kullanıldığına inanabilir miyiz?

Cevap 6:
1 – 2 hafta once bir gazetede "Görme Engelli" bir vatandaşımızın iş ve işçi bulma kurumuna başvurduğu ve kısa bir zaman sonra kurumun "Görme Engelli" vatandaşımıza "Makam Şöförlüğü" işi ayarladığı yazıyordu. O kadar şöför işsiz dururken gidip de "Görme Engelli" vatandaşı makam şöförü yapan bir ülkede limonun en iyilerini deterjanlara, kimyasal, yapay aromaları da içiceklere koyarlar... bunda garipsenecek bir şey yok ki…

Merak 8: Fare kokulu kedi maması yapılmış mıdır? Neden yapılmaz?

Cevap 8:
Fare görünce gerginlik basıyor kediyi…"aha fare!!!.. bir dakika ben kediysem bu mekanda o fareyi barındırmam uleyynnn" deyip başlıyor fare peşinde koşup , bir yandan da "ulan yakalayamazsak bu sahibim bana neler neler yapar, yakalamam lazım kesinlikle" şeklinde stress yapmaya…Yani işin özünde kediler fareyi yemek amaçlı değil şartlar gereği kovalar... fare kokulu yem verdiğimizde burunda devamlı koku var ama fare yok piyasada. Eee haliyle kedimiz stress yapacak "ulan bir yerde fare var kovalamalıyım" diyerek. Ama garibim bulamayacak, bulamadıkça da iyice kendinden geçecektir. Yazıktır, şimdiye kadar bulmadılarsa sesleniyorum buradan " Lütfen Böyle Bir Kötülük Yapmayın Onlara ): " (: (:

Merak 9:
Uçaklarda can yeleği vardır ama paraşüt bulunmaz. Bunun anlamı ne?

Cevap 9:
"Uçak düşmesi durumunda, sulak bir yere düşerse yırttın, sulak bir yere düşmezse Allah öbür tarafta kolaylık versin "fikri hemen akla geliyor soruyu okuyunca...

Ama durum çok farklı. Yolculuk öncesi "Hostesler" tarafından 3-5 dk. içinde "Can Yeleği" kullanımı gösterilir ve yolcularda çoğunlukla "Can Yeleği"nin nasıl kullanılacağını öğrenmiş olurlar. Paraşüt içinse işler biraz karışıktır. 1-2 ayda ancak öğretilebilen "paraşüt" kullanımının yolculuk öncesi uçakta Hostes tarafından can yeleğinin kulllanımı gibi 3-5 dk. içinde anlatılması mümkün değildir. Hadi anlattı diyelim içinde benim de olacağım hatırı sayılır (hemen hemene dünyanın tüm nüfüsu kadar) bir çoğunluk o kadarcık zamanda nasıl öğrenecek bunu...

Paraşüt koyulursa uçaklara şu haberleri ve ya benzeri haberleri duymamız malesefki muhtemeldir:

  • Sevgili seyirciler New York – Londra hattında uçan 187 sefer sayılı uçak Okyanusa düştü. Uçaktan panik haliyle paraşütle atlayan ve 2 si paraşütün iplerine dolanıp suya çakılan, 3 ü yine paraşüt iplerine dolanıp boğulan, 5 kişi hariç tüm yolcular kurtarıldı...
  • Istanbul – Berlin arası sefer yapan 345 sefer sayılı uçak dün uçuş sırasında oluşan bir hava boşluğundan dolayı panikleyen 3 yolcunun paraşütle atlamak için çıkış kapısını kırması sonucu irtifa kaybedip yere çakıldı. Ölü sayısı henüz kesinleşmedi...

V.s. v.s. v.s...

Uçak kazalarında ölüm oranı zaten yüksek, aman birde paraşüt felan deyip de bu oranı iyice yükseltmeyelim ...





26 Ağustos 2007 Pazar

Ben de Merak Ettim - Cevaplar / Bölüm 1


Sayfacıbaşı'nın bir birinden mühim ve önemli konulara dair gelen "e-postalar"dan derlediği soruları payaşmıştı. Tam Burada
Oldukça terleten bu 12 soruyu daha uygun olacağını düşündüğüm için "3 Bölüm" halinde sizlerle paylaşacağım buyrun "Volume-1" pardon "Bölüm-1" (:



Merak 1:
Yüzmek zayıflatıyor diyorlar. Öyleyse balinalar nerede yanlış yapıyor?

Cevap 1:

Bir yerde yanlış yaptıkları yok ki. Onlar zaten zayıf. Seni bilmem ama ben hiç bir balinanın böyle sudan havaya doğru cıkarak yaptığı hareketler sırasında sarkan, fazlalık olarak göze çarpan bir yanını görmedim. Sadece türlerinin gereği birazcık(!) iri kemikliler. Hem zaten dışı öyle ama içi boş onların. Hatırlamazmısın çizgi filmlerde, filmlerde balina yutar adamları, balina içinde yollarını kaybederler, orda yıllarca yaşar, gezer dururlar. (Bkz. Hz. Yunus Kıssası) Kısaca, Aslında bi numaraları yok onnarın "Büyük Boy Cips Paketleri" gibi bakarsınız kocaman devasa birşey, ama içi bakarsınız tamamen "FISSSSS"


Merak 2:
Süper yapıştırıcı dedikleri kimyasallar her şeyi süper yapıştırdıkları halde niçin içinde bulundukları tüplerin iç yüzeyini yapıştırmamaktadır?

Cevap 2:

Bu konuda sadece şunu söylüyorum başka da bir şeye gerek yoktur… MUM DİBİNE IŞIK VERMEZ :P

Merak 3:

Niçin falcıya gitmeden evvel randevu alınır? Geleceğimizi bilmeleri gerekmez mi?

Cevap 3:

Burda asıl sorun "Geleceğini önceden bildiğinde ne olacak?" Eee kardeşim sen bu falcının gelecekten gördüğü her şey için bir meblağ ödemiyor musun? Evet… Eeee senin geleceğini bilip randevu almana gerek kalmaması demek, normal ücretin iki katını sırf iki dk. arayıp gelicem demeye üşendiğin için vermişsin demek olur. Öyle bedavaya iş yooookkk (:Ha razıyım dersen seve seve "Geleceğini" de bilir "Geleceğini" de (:

Merak 4:

Eğer bugün hava sıcaklığı sıfır derece ise ve meteorolojiden gelen habere göre yarın iki kat daha soğuk olacağı tahmin ediliyorsa yarının hava sıcaklığı kaç derece olacaktır? Neye göre? Neden?

Cevap 4:

İlk yapılması gereken şey (fizik alanlar bilir) "referans" noktamızı bulmak, sonrası basit…soruda "iki kat soğuk olacak" deseydi, "sıfır derecenin iki katı soğuk ne kadar soğuktur?" diye sorabilirdik. Ama "İki kat DAHA" soğuk demiş. Demek ki bir önceki günkü sıcaklık belli bir miktar düşmüş ve sıfır derece olmuş. Haberde ise yarın bu düşüş miktarının iki katı kadar sıcaklık düşüşü olacak demek istiyor, yani referans noktamız "bir önceki günkü sıcaklık düşüşü". Bu hususta soruda bilgi olmadığından eksik veri vardır ve bu sebepten soru yanlıştır. Mecburen bu soruyu cevaplamadan es geçiyorum…


Arkası başka bir gün (:

21 Ağustos 2007 Salı

Küresel Isınma ve Et Kıtlığı Tehlikesi




"Küresel Isınma" ile birlikte giderek dünyadaki tüm kaynaklar yok olmaya yüz tutunca beni git gide bir kaygı kaplar oldu. Bu kaygı hemen herkestekinden biraz farklı kalıyor. Zira tamam susuzluk çok büyük bir tehlike ve çok büyük bir sorun, ama bence daha büyük bir problem bekliyor bizi; "Et Kıtlığı" ):
Evet evet cidden büyük ve çözümü olmayacak bir sıkıntı bu. "Ne alaka susuz kalsak daha mı iyi yani" diyenleriniz illaki çoktur ama susuzluğun çözümü mevcut. Uzun yıllardır Arap ülkelerinde uygulanan "Diyaliz" yöntemi ile deniz suyu kimyasal kullanılmadan sadece yoğunluk farkı kullanılarak temiz içme suyu haline getiriliyor. Bu uzun yıllardır kullanılan ve gayette iyi sonuçlar veren yöntemin yanı sıra "Turkuaz" markalı sular ile sık sık gündeme gelen atık suların temizlenerek içme suyu haline getirilmesi yöntemide gayet başarılı bir yöntemdir(o kadar laf edilmesine rağmen mecbur kalınırsa kana kana içeriz hiç dert etmeyiz...). Hatta hiç olmadı laboratuvar ortamında su yapar içeriz v.s....
Buna karşılık "Et Kıtlığı"nın çözümü yok...): Cidden böyle bir durumu düşünmek bile azap veriyor bana!!! Et yerine genleri ile oynanmış soyalı yemekler...Iyyyy!!! Yok Yok bir şeyler yapıp bilinçlendirmeli insanları. Bence Hollywood yıllardır işlediği "Robotların insanlara hükmedeceği" zırvalıklarını bırakıp insanların "Et Kıtlığı" yaşadığı etsiz yemeklere mahkum edildiği zamanları konu alan filmler çekmeli, insanları bilinçlendirmeli. Yok yok birşeyler yapmak lazım acilen...
"İskender"siz, "Köfte"sız hatta "ETLİ EKMEK"siz kalmamak için fikir üretmek lazım. Hatta varsa hemen tavsiyelerinizi iletin,

"HENÜZ GEÇ SAYILMAZ, HALA BİR ÜMİT VAR, TEHLİKE YAKLAŞIYOR LÜTFEN KAYITSIZ KALMAYIN"

(: (:

17 Ağustos 2007 Cuma

Senede Bir Kez Hatırlamak ve Hatırlanmak...

Denir ki;
"Allah ölümü önce "TAŞ"lara vermiş, ancak taşlar ölenlerin ardından yıllarca ağlamış yas tutmuş. Daha sonra Allah ölümü "DAĞ"lara vermiş, dağlarda yıllarca yas tutmuş, ağlamış ölenleri için. Son olarak Allah ölümü onlardan da alıp "İNSAN"lara vermiş. Başlangıçta insanlarda ağlamış yas tutmuş ama bir süre sonra herkes kendi hayatıyla kendi keyfiyle meşgul olmuş her kes unutmuş gitmiş ölenlerini..."
Bu gün benim doğum günüm!!! (: 1984 yılından beri bu dünyada ikamet etmekteyim...Daha da önemli kılan bu günü, benim yada bi başkasının doğmuş olması değil de 17 Ağustos 1949 yılında Bingöl çevresinde ve "Tam 50 Yıl" sonra aynı gün de 17 Ağustos 1999 da bu kez İzmit ve çevresinde kaybettiğimiz "On Binlerce" insanın ölümünün Yıl Dönümü olması... Her Afette olduğu gibi hazırlıksız yakalanmamız, kayıplar, hatalar... bunları her radyo televizyon ve gazetede hatta bloglarda okuyacaksınız yada okudunuz. Bence işin vahim yanı, ki bu sadece bu olaya has değil, 30.000(resmi kayıtlar böyle ama kayıplar eminim çok daha fazladır) kişinin çok büyük bir afette kaybedilmesi ve bunu şimdilik senede 1 kez hafiften bir yas havasında anıyor olmamız.(Dahada acısı bu yas havasının şiddeti giderek azalıyor ve görünen o ki yakın bir zamana sadece haberlerdeki ara başlık halinde sanki Afrika'da bir alakasız bir yerde olan bir olaymış gibi anılacak. Umarım kötümserimdir bu konuda da gerçekler daha iyimser bir halde gelişir...)
"Doğum Günü" kavramına küçüklükten beri ısınamamış kafamda soru işaretleri var ken bir de üzerine Biri "Unutulmuş" ve bir diğeri ise unutulmaya yüz tutan iki depremin de doğduğum güne denk gelmesi her sene bu sorularımı iyiden iyiye artırır oldu. Küçüklükten beri anlayamadığım bir olayı, bir mutluluğu yada üzüntüyü "Doğum Günü", "Yıl Dönümü" gibi kavramlar olmadan niye hatırlayamıyoruz, niye illa bu kavramlara ihtiyaç duyuyoruz???
Günlük hayatımda sürekli görüştüğüm yada cidden çok iyi bir dostluğumun olduğu insanlara değil bu merakım, zira onlarla her gün bir şeyler paylaşıyoruz. Bu merakımın kaynağı, bütün bir yıl boyunca aramayıp, görüşmeyip, hal hatır sormayan kişilerin "Doğum Günümü" hatırlayarak(ki bu telefona hatırlatma notu yazmak ve günü geldiğinde hatırlatmasını beklemek kadar kolay bir şey artık) bu vesile ile hal hatır sorması beni önemsediğini göstermesi...Buda güzel hatırlanmak bu sebeple de olsa ama neden hep eşinizi "sevdiğinizi" söylemek "jest" yapmak için "Evlilik Yıl Dönümü"nüzü beklersinizde her hangi bir gün de bunu yapmazsınız??? Ya da bir arkadaşımıza "Doğum Günü" sebebiyle gider bir hediye alır ya da "İyi ki Varsın" gibi cümleler söyler, her hangi bir gün durup dururken normal bir arkadaşımıza "ya iyki varsın" ya da benzeri bir mesaj atmayız, atanada "ne bayram değil seyran değil eniştem beni neden öptü" gibi laflar sarfederiz??? Neden illa "Huzur Evlerine" ziyaret için bayramarı bekleriz??? Bu dediklerimin kimisini yapıyor kimisini es geçiyorum bende ama neden illa güzel bir şeyler yapmak için hep bir "kılıf" bulmaya çalışıyoruz cidden çok "MERAK EDİYORUM"...(:

15 Ağustos 2007 Çarşamba

Merak Ettim de Nasıl Yazılıyor Bu Kelimeler...



Geçen yıl CnnTürk izlerken haberlerde karşılaştım bu kareye ve hemen kamerama sarılıp alelacele çekiverdim resmini. Dün de bir arkadaşımla konuşurken bu konu ve bu resim aklıma geldi ve "Sayfacıbaşı"nın da desteğiyle bu konuda meraklı olanların merakını gidereyim istedim. Buyrun bakalım dilimizi nasıl katlediyormuşuz, doğruları nasılmış görelimmm...(:

Sistemimiz şu şekilde; ilk kelimeler doğru ikinciler yanlış olanlar, şayet manasını bilmediğiniz kelimeler varsa ya da burada olmayıp da nasıl yazıldığını merak ettiğiniz kelimeler varsa T.D.K. Sözlük ve T.D.K. Yazım Klavuzu aracılığı ile merakınızı giderebilirsiniz...

Gelelim Sizin İçin Seçtiklerime...

yazıldığı gibi okunmayanlar;

Doğru Hal - Yanlış Hal
  • Onbaşı - ombaşı
  • Binbaşı - bimbaşı
  • bin bir - bimbir
  • ambar - anbar
  • cambaz - canbaz
  • çarşamba - çarşanba
  • çember - çenber
Ayrıca, ad ve eylemlerde "y" önündeki –a ve –e sesleri, söyleniş sırasında darlaşıp –ı, -i olsa da bu değişim yazıya yansıtılmaz.
Kasmayacak mısın? (“kasmıyacak mısın” değil)
Anlayan (“anlıyan” değil)

Yanlış yazılanlar;
Doğru Hal - Yanlış Hal
  • ağabey - abi
  • açık göz - açıkgöz
  • aferin - aferim
  • apaçık - ap açık
  • amfi - anfi
  • Ankaralı - Ankara'lı
  • alelade - alalade
  • addetmek - adletmek
  • Akupunktur - Akapunktur
  • Acayip - acaip
  • Agresif - agrasif
  • absürt-absurde(fr.) - absurd, absürd
  • adamakıllı - adam akıllı
  • Ateş olsan cirmin (cirim=hacim)kadar yer yakarsın - Ateş olsan cürmün(cürüm=suç,kusur) kadar yer yakarsın
  • alternatif / altarnatif
  • Bilmukabele - Bilmukavele
  • Bilfiil - Birfiil
  • Bayağı - baya
  • Bahçevan - Bahçıvan
  • benimle - benle
  • bir şey - bişey
  • bir de - bide
  • binaenaleyh - biananeleyh
  • birkaç - bir kaç
  • beynelmilel - beynelminel
  • briyantin - biryantin
  • cereyan - cerayan
  • Çünkü - Çünki
  • dakika - dakka
  • direkt - direk
  • Diyalog - dialog
  • dalalet(sapkınlık) - delalet(aracılık)
  • eğlence - eylence
  • Egzoz - egzos,eksoz,egzost
  • eğim - eyim
  • estağfurullah - estağfirullah
  • eşkıya - eşkiya
  • enstrüman - enstruman
  • Entelektüel - Entellektüel
  • evrak - evraklar(Evrak zaten çoğuldur tekili varakadır.)
  • Eski Devlet Bakanı - Devlet Eski Bakanı
  • Enaniyet - Enanet
  • göz ardı - gözardı
  • göz yummak
  • garaz - garez(TDK)
  • grup (küme, ortak özellikleri olan varlıklar, nesneler bütünü, ekip)
  • gurup (Ay, güneş, yıldız vb. gök cisimlerinin ufkun altına inmesi, güneşin batması, batış)
  • her gün - hergün
  • hak etmek - haketmek
  • havaalanı - hava alanı
  • Hafriyat - Harfiyat
  • halüsinasyon - halisinasyon
  • herkes - herkez
  • hukuku - hukuğu
  • inisiyatif - insiyatif
  • iade etmek - geri iade
  • ıskonto - iskonto
  • ispat - isbat
  • kaile almak - kaale almak
  • Külliyen - küllen
  • kılavuz - klavuz
  • kulüp - klüp
  • Kayısı - Kaysı
  • Komiser - Komser
  • KPSS - KPSS Sınavı (KPSS=Kamu Personeli Seçme Sınavı)
  • koleksiyon - kolleksiyon
  • kolektif (collectif (fr.) ) - kollektif
  • karnabahar - karnıbahar
  • kurdele - kordale,kordela
  • Konsantre bozulmaz - Konsantrasyon bozulur.Konsantre olunur.
  • Laminant - laminat
  • lakayt - lakayık
  • laboratuvar - laboratuar
  • Merci - Mercii
  • Mantalite - mantelite-mentalite
  • münazara - münaazara
  • müteahhit - mütahit-müteahit
  • mütevazı(alçak gönüllü, gösterişsiz) - mütevazi (birbirine paralel olan)
  • muzır - muzur
  • müsvedde - müsvette
  • Metot - Method
  • Makine - Makina
  • muhatap - muhattap
  • müdahale - müdehale
  • mağdur - madur
  • maalesef - malesef
  • müsaade - müsade
  • marifet - mağrifet
  • maydanoz - maydonoz
  • merci beaucoup (fr.) çok teşekkürler - çok mersi
  • Nüans - Nüans farklılıkları
  • nebze - nevze
  • naçizane - naçisane
  • ötanazi - ötenazi
  • ÖSS - ÖSS Sınavı (ÖSS=Öğrenci Seçme Sınavı)
  • orijin - orjin
  • orijinal - orjinal
  • provokatör - provakatör
  • parlamento - parlemento
  • psikopat - piskopat
  • pek de - pekte
  • popüler - populer
  • rastlamak - raslamak
  • Sarımsak - Sarmısak
  • Stajyer - Stajer
  • Sağ olun - Saolun
  • sürçülisan - sürç-i lisan
  • sanırım - sanırsam
  • Şefkat - Şevkat
  • Şoför - Şöför
  • şarj - şarz
  • şoke olmak - şok olmak (çünkü şok geçirilir)
  • şahsın - şahısın
  • şu an ki - şu anki
  • Taahhüt - Tahüt/Taahüt
  • tasfiye - tasviye
  • tabiri caiz - tabir-i caiz
  • tıraş - traş
  • tekrar, yeniden - tekrardan
  • teskere (Sedye) - tezkere( askerlik Askerlik görevinin bittiğini bildiren belge.)
  • topic (ing.) konu - topik (Tahin, nohut, patates ve soğanla yapılan meze-TDK)
  • takdir etmek - taktir etmek (İlki:beğenmek ya da değer biçmek ikincisi:damıtmak)
  • ukde(içe dert olan şey) - uhde(görev, sorumluluk)
  • unvan - ünvan
  • vazgeçmek - vaz geçmek
  • Yadsınamaz - Yatsınamaz
  • yüksek lisans-master (ing.) - mastır
  • yeğen - yiyen
  • zayiat - zaiyat
  • zarafet - zerafet
İki günlük bir imla klavuzu okuma çabamdan sonra biraz da "google"da araştırınca bunlar çıktı karşınıza... Türkçenin iyiden iyiye kullanılmaz olduğu, "k" yerine "q" harfinin, "v" yerine "w" harfinin kullanılır olduğu, konuşmaların yarısından fazlasının küfürden ibaret olduğu bir dönemde özellikle "Blog" yazılarında Türkçe kullanalım ve mümkün olduğunca yukardaki v.b. kelimelerin kullanımına dikkat edelim (:


14 Ağustos 2007 Salı

Ben de merak ettim

Ben de insanım, benim de hayallerim, ümitlerim var. Benim de internet bağlantım, benim de e-posta adresim var. Benim de birbirinden ilginç e-postalar atan tanıdıklarım var. İşte bu gelen e-postalardan birinde yer alan "merak ettim de..." sorularını takdim etmek istedim. Pek tabii ki ben de merak ettim de, ondan yani...

İşte birbirinden ehemmiyetli 12 soru ve sorunla karşınızdayız. Dikkatli okuyun, feleğinizi şaşırabilirsiniz.

1- Yüzmek zayıflatıyor diyorlar. Öyleyse balinalar nerede yanlış yapıyor?

2- Süper yapıştırıcı dedikleri kimyasallar her şeyi süper yapıştırdıkları halde niçin içinde bulundukları tüplerin iç yüzeyini yapıştırmamaktadır?

3- Niçin falcıya gitmeden evvel randevu alınır? Geleceğimizi bilmeleri gerekmez mi?

4- Eğer bugün hava sıcaklığı sıfır derece ise ve meteorolojiden gelen habere göre yarın iki kat daha soğuk olacağı tahmin ediliyorsa yarının hava sıcaklığı kaç derece olacaktır? Neye göre? Neden?

5- Gökyüzünde 400 milyon yıldız olduğundan bahsediliyor. Bizler "yeni boyalıdır" yazan yerleri el yordamıyla kontrol ettiğimiz halde, bu söylenen yıldız sayısının gerçekliğine nasıl inanıyoruz?

6- Limonlu gazozlarımızda bile bir sürü yapay tatlandırıcı, renklendirici, hede, hödö bulunmakta iken, limonlu bulaşık deterjanlarında gerçekten limon aroması kullanıldığına inanabilir miyiz?

7- Işık saniyede 300.000 km hızla yol alıyor. Peki karanlık hangi hızla çöküyor? Bununla bir alaka kurulabilir mi?

8- Diyelim ki gelecekte bir gün ışık hızıyla seyahat eden araba icat edilmiş olsun. Bu arabanın farlarını yakınca ne olacak?

9- Fare kokulu kedi maması yapılmış mıdır? Neden yapılmaz?

10- Teflona hiçbir şey yapışmıyor. Peki tavanın ne özelliği var ki teflona yapışık?

11- Uçaklarda can yeleği vardır ama paraşüt bulunmaz. Bunun anlamı ne?

12- Uçağın kara kutusu kaza anında parçalanmıyorsa neden bütün uçağı kutunun üretildiği maddeden yapmıyorlar?

Kolay gelsin...

Etli Ekmek - Kıymalı Pide Polemiği...

Arkadaşlar çok sık karşılaştığım "Etli Ekmek - Kıymalı Pide" polemiğine bu yazı ile nokta koyuyorum. (:
Amaaannn...bildiğin kıymalı pide...DEĞİLLL!!!
Bu cümleyi "değil" ile noktalamazsanız "Gonyalılar"a hakaret etmiş sayarlar sizi. Eeee...sizi zor duruma düşürmekten kurtarmak için burda bizzat anlatacağım size farkını ki bu kıyağı kimse yapmaz size (:

- Öncelikle "Etli Ekmeğin" vatanı sanıldığı gibi Konya değil, "Gonya"dır. Bu cidden çok hassas bir farktır, gözardı etmemek lazım gelir...
- Gonya dışındaki illerde "Etli Ekmek" yaptığını iddia eden müesseselerin sahiplerine gidip "Sen onu külahıma anlat" demek hepimizin boynunun borcudur, bilinsin...
- "Etli Ekmek" kağıt inceliğinde, yumuşacık bir hamura sahiptir ki genelde sararken yırtılıverir. Kıymalı Pide gibi ekmek arası kıyma yiyormuş hissi vermez...
- Adından da anlaşılacağı gibi "Etli Ekmek" içersinde et harici pek birşey olmaz olursa da eser miktarda olur. Yani bazılarının yaptığı kıymalı menemenli pideden , pardon kıymalı pideden bu noktada da şiddetle ayrılması gerekmektedir. Ancak servis yaparken "Etli Ekmek"in üstüne hafiften maydonoz serpilmesi adettendir, güzel olur. Bu noktada servis kelimesinin yemeğin pişmiş hali ile anıldığını unutmamak, gidipte harcın içine maydonoz koyma girişiminde bulunulmaması tavsiye olunur...
- Öyle bir iki parça, yarım porsiyon gibi rejim içerikli laflarla anılamaz. Bir buçuk, iki gibi sayı sıfatları gayet uygun düşer...
- En önemli nokta ise ki bu pide için de geçerlidir; Yiyip bitirdikten sonra masanızdaki çatal ve bıçak temiz, elleriniz gayet yağlı ve pis olmalıdır.( çatal salata için kullanılmış olabilir, buna izin vardır (: ) Bu husus çok önemlidir ve asla atlanılmaması gerekmektedir...

İşte böyle EVLADİYELİK bir bilgiyi başka size kimse vermez, aman bunlara uyun, çoluk çocuğunuza miras olarak bırakın, arada da bana teşekkür etmek amacıyla bir iki porsiyon yollarsanız da fena olmaz (: