9 Aralık 2008 Salı

Paslanmış Elma Sevmez misiniz?

Bir süredir halk arasında "ff" diye de geçen "friendfeed" semalarında pusuda takılmaktayım. İlginç ve güzel muhabbetler dönmekte bol bol. Geçenlerde yine friendfeed semalarındayken Fikir Atölyesi'nden tanıdığınız Tunç'un şu yazısını okudum. Devamında yazıya özellikle "ff" üzerinde yapılan yorumları takip ettim. Sonrasında ise uzun zamandır kafamda dolanan bir fikir hortladı. Ardından da oturdum aşağıdaki yazıyı yazıverdim. Buyrun;

Hayatında hiç elma yememiş birisini tanıyor musunuz? Şahsen ben tanımıyorum ve zannetmiyorum ki tanıyanınız çıksın. Öyleyse hepimiz bir şekilde bir elmayı elimize alıp diş geçire geçire yemiştir. Benim için 5 - 6 yaş civarlarından itibaren elma yemek bir beslenme eylemi olmaktan çok merak sebebiyeti veren bir eylem olmuştur.
Gelin size de sorayım,

elma yerken ısırdığınız kısımlar neden kahverengimsi olmaya başlar?

Cevabı bilenler vardır mutlaka, ama ben 0 dönemde cevap olarak "ye sen bir şey olmaz" ile yetinmek zorundaydım. Sonra büyüdük ortaokula geldik. Orada öğrendim ki "elma içerisinde bol miktarda demir bulundurduğu için, ısırdığımız kısımları havadaki oksijenle etkileşiyor. Sonucunda da demir oksitlenmiş oluyor ve renk kahverengimsi oluyor." (hatta o kadar ki içinde en fazla demir bulunan gıda elmadır, ıspanakta gram demir yoktur, bunu da lisede öğrendim :P)
Tabi bu cevap benim gibi bir bünyede cevap olmaktan öte daha çok, karın ağrısı birisine dönüşmeme sebep olmuştu.

"Eee yani basbayağı paslanıyor." demiştim.

Haydaaa... düpedüz paslanmış demir yediriyorlar bize desene...
Tabi ben bunu benim gibi merak dürtüsü pek olmayan arkadaşlarıma söylediğim anda ise çoğu bir daha elma yememeyi ve yerlerse paslanmış demir yedikleri için ölebileceklerini düşünmeye, söylemeye başladılar. Aslına bakarsanız düz bir mantıkla bakıldığında gayet haklı görünüyorlar, halis muhlis demir pası yemiş oluyoruz sonuçta.
Neyse sonuçta bu iki demir ve iki pas türü arasındaki farkı anlatıp iknaya uğraştım, bir ortaokul çocuğunun yapabildiği kadar...
Bu gerçeği, yani elmanın aslında paslanıyor olduğunu sokağa çıkıp halka söylediğinizde bir kısmı "hadi oradan salak mısın?", bir kısmı "ya kardeğim manyak mısın ne saçmalıyorsun?", başka bir kısmı ise "yani biz şimdi yıllarca paslanmış elma mı yedik?" deyip devamında "peki ne yapacağız şimdi, ölür müyüz önceki yediklerimizden dolayı?" benzeri cümleler sarfedecektir size. Çünkü hepimiz biliriz ki demir pası insanı öldürebilir, hatta öldürür. Ancak pek çoğumuz bilmez ki demir pek çok farklı yapıda, şekilde hayatımızda, hatta yaşamın temelinde yer alır.
İşte tüm insanlarda bulunan ve vazgeçilmez olan "önyargı" sonucunda bu karmaşa çıkıyor karşımıza. Paslanma eylemi hep kötü ve zararlı konular içinde geçtiği için paslanmayı da tamamen kötü olarak algılarız. Dedim ya Önyargı aslında bu.
Ama buna çok basit bir örnek daha vereyim.
Örneğim "önyargı"nın ta kendisi.
Evet evet, yazının başında bahsettiğim yazıya gelen yorumlarda hep şu mantık vardı: "Önyargılıyız, bu çok kötü bir şey."
Hayır kardeşim gayet de insancıl bir durum, önyargı dediğin şey aslında önfikrin ta kendisi. Yargımız var bir olay ile ilgili, olay olmadan önce. Aslında bir olaya dair aklımızdan geçen hemen her şey birer önyargı. Misal "kırmızı ışıkta karşıdan karşıya geçilmez", işte bu da bir önyargı. Daha önceden duymuşuz, öğrenmişşiz ve kırmızı ışık hakkında bir önyargımız var. Ya da "otobüse, dolmuşa binince parasını vermemiz gerekir." bunu biliriz ve otobüs, dolmuş yaklaştığında paramızı yavaştan hazırlarız...v.s.
Daha da önemli bir örnek aklıma geldi şu anda, "Bu yazıyı daha da uzatırsam, okuyanlara git gide işkence çektirmiş olacağım",
madem öyle, önyargılı olup yazıyı noktalayayım.

Önyargılar üzerine ileride yazacağım 2., 3. yazılarda görüşmek üzere :))

3 yorum:

Adsız dedi ki...

kereviz de hemen kararan birşey ve kararmaması için limon sürülüyor o zaman evdeki demirleri de limonlasak işe yarar mı ?

Ömer dedi ki...

tabi tabi limon suyu da kabul :P

Adsız dedi ki...

bu ara elma krom hapları daha popüler:)