28 Eylül 2008 Pazar

Hayvanlardan Üstünüz Zira Düşünebiliyoruz, Eee Düşünüyoruz da Ne Oluyor??

Geçtiğimiz yıl kasım ayında başlamıştı aslında bu merakım, ardından da bundan hemen önceki yazım sayesinde yine depreşti. Hatta İraden mi Var, Derdin Var başlıklı yazımda da değinmiştim bu konuya. Hep denir, "İnsan ırkı hayvanlardan daha üstündür, zira insanlar düşünebilen, iradesi olan varlıklardır..." Eeee tamam da kardeşim düşündük de ne oldu?? bu güne kadar elimize ne geçti?? Belki de biz kendimizi avutuyoruz," biz daha üstünüz "düşünebiliyorum, kim ne karışır istediğimi yaparım" diyerek, belki de hayvanlar da kendi içlerinden "Ohhh hayat şahane, dert yooook tasa yok, av bulursam tokum bulamazsam açım, aha bir bu var." diyorlardır.
Cidden düşünüyoruz da ne oluyor, başımız göğe mi eriyor? Yoo, göğe ermemesi bir yana daha beter oluyor. Kaşınıp durmuşuz hep, hala da öyle.
Başlangıçta ağaç kovuğunda falan yaşamış, ne bulursa avlamış yemiş insan. Ne güzelmiş işte. Zamanla gitmiş mağarada yaşamaya başlamış, avlanmayı kolaylaştırmak için taştan sopadan silah yapmaya başlamış. Her şey hala güllük gülistanlıkken, bulduğu hayvanı avlayıp yerken, bulamazsa oturup beklerken yetmemiş ateşi bulmuş. Maden falan işlemeye başlamış. Yahu yeter daha ne gerek var fazlasına dememiş, tarım yapmış. Eee tabi haliyle de mağara paylaşamamak, av yerleri falan sorun olmaya başlamış ve insanlar sürtüşmelere başlamış. Eee yetmemiş daha da kaşınmış o devirdekiler gitmiş ticaret yapmışlar. Üstüne bir de gidip parayı bulmuşlar, yazıyı bulmuşlar... Ohooo zaten senin tarla benim tarla senin ev benim ev sürtüşmeleri git gide senin köy benim köy, senin devlet benim devlete dönmüş. Sürekli bir şeyler bulunmuş, gitmiş adamın biri (arşimet de denebilir) kaldırma kuvveti diye bir şey bulmuş, karalar yetmemiş denizlere de el atılmış. Ülkeler oluşmuş biri demiş "ben güçlüyüm, şöyleyim böyleyim kralım laynn", "buyur istediğin bir krallık olsun" demişler. Kimisi de demiş "Hayır kral benim",bendim sendin derken almış başını gitmiş savaşlar. Bir yandan paraydı puldu, ticaretti şuydu buydu derken parasızlık diye bir kavram iyice belirmiş. Beraberinde açlık, sefalet, yoksulluk gelmiş. Buna zıt olarak da zenginlik, varlık, lüks de gelmiş. Bu ikisi birden olur da hırsızlık, eşkıyalık, dolandırıcılık şu bu eksik olur mu? Cık, olmaz. Neyse zaman ilerlemiş gitmiş barut diye bir şey çıkmış meydana. Getirin şundan savaşta yararlanalım belki fayda sağlar demişler, ohooo bir de bakmışlar "dadından yinmiyo" (bunu iyiye mi kötüye mi yorarsınız size kalmış ). Yetmemiş, madem koca koca gülleleri bu barut denilen zımbırtıyla fırlatabiliyoruz, ufacık bilyeleri rahat rahat fırlarırız, bir de böyle deneyelim deyip tüfek diye bir şey çıkmış. Sonra ulan rahat batıyor gidip şu dünyayı bir tur atıp geleyim denmiş ve yolda yeni bir kıtaya rast gelinmiş. Eee madem geldik ayak üstü sömürüvermeden gitmek ayıp olur diyerek yeni kıtaya el atıvermişler. Hazır başlamışken başka taraflarda da bulduğun yeri sömürüver yarışı başlamış. Orada da anlaşılamamış; "sen çok sömürdün accık da bana vir bakem" denilince olan olmuş. Sonrasında girivermişler birbirine kim var kim yoksa. Neyse bitirelim az mola verelim denilmiş, sonra mola bitince ikinci kez girmiş dünya birbirine. Bu arada kasap et derdinde koyun can derdinde, dünya birbiriyle şakalaşadururken adamın biri gelip demiş, "ben bir halt yedim, orasıyla burasıyla oynarken parçalayıvermişim şunu, siz bir baksanız, bir şeyler oluyor buna" demiş. Bakmışlar barut falan hikaye atomu kurcalayıp parçalamak şahane, biraz serpiştirmişler atomdan buldukları bir iki yere. Sonra yeter yorulduk herkes evine dağılsın denilmiş. Eve dağılınca elde avuçta olan şeyleri kurcalamaya başlamışlar. En başta da insanı. Bakmışlar gen diye bir şey var baya da şekilli mekilli bir şey, biz bunu bir kurcalayalım demişler. Orasını burasını kurcalarken bir de bakmışlar meğer baruta, atoma hiç gerek yokmuş genleri kurcalamak daha temiz sonuç veriyormuş.
Hem arkasında iz de bırakmıyor, sorun da olmaz işte. Ayrıca bakalım işe yarayacak şeyler de yapabiliriz belki deyip sadece baruta alternatif için değil insanlara fayda için de kurcalamışlar. Ama bakmışlar denemek lazım, deneye deneye yapmak en güzeli uygulayalım bakalım insanlara hayvanlara demişler. Yol yordam da ayarlamışlar, biraz toz olarak yayarız mektuplara şuna buna koyup, yedikleri şeylerle yayarız olmadı keneydi şunla bunla yayar deneriz, diye düşünmüşler. Başlamışlar yaymaya, deneme yanılmaca oynamaya. Bunlar olurken bir de dur şu üstünde yatıp kalktığımız taş toprak nasıl oluştu, nereden çıktı geldi bir de onu kurcalayalım, getir kafa kafaya tokuşturuverelim şu atom denilen şeyleri, diyerek kolları sıvadılar yakın zamanda. Hoş sıvadıklarıyla da kaldılar şimdilik 2-3 ay daha.
Neyse hepsi bir yana, bu kadar şey oldu bitti de ne geçti elimize? ya da Ne geçecek? Bence kocaman hiç!!! yahu zaten şunun şurasında 100 - 105 yıl anca yaşarım (bizim sülale de en erken ölen kişi dedemmiş, o da 96 yaşında ölmüştü, ablasının biri 104 biri 106 yaşında veda etti buralara, o sebeple 100 ü bulursam şaşırmam :P) ağaç kovuğunda yaşasak, avlanarak yaşasak falan fena mı olurdu? Tertemiz hava, para derdi yok okul derdi, iş güç yok, küresel ısınma falan nedir bilmiyoruz, bilgisayar, bilgi alışverişi gibi şeyler yok, düşünün politikacılar bile yok, hatta siyaset diye bir şey hiç yok... Basit bir hayat, güçlüysen varsın zayıfsan yoksun, bitti bu kadar basit :P
Cidden bakıyorum da, ne kazandık bu kadar gelişerek? Ne işe yaradı?... İyiki zamanında Hindistanda "0"(sıfır) bulunmuş da bu sayede şimdi bu soruya verebilecek bir yanıt bulabiliyorum :))

not: Bu yazılanları karamsarlık, kötümserlik ürünü şeyler olarak görerek okumanızı tavsiye etmiyoruz. Farklı yaklaşımlar ile okumanız tavsiye olunur :P

2 yorum:

Hülya Konar dedi ki...

iyi bayramlar,iyi tatiller ömer sana ve sevdiklerine...

Rowdy dedi ki...

Güzel konuları kaleme alıp kendi düşünceni ifde edebilmen güzel.

Sağlıcakla... ;)