18 Eylül 2008 Perşembe

Uzun Zaman Geçti, Peki ama Zaman Nedir?

Son yazımdan bu yana, aslına bakarsanız adam akıllı yazdığım dönemden bu yana bir hayli zaman geçmiş. Bu sırada tema yapmaya da başlamıştım ki yarıda bıraktım. Ondan bundan şundan dolayıydı ve kısa süre önce, en iyisi bir çeki düzen, kabaca da olsa, vereyim ve artık döneyim dedim. Zira dedim ya "Uzum Zaman" geçmiş. Tamam ama uzun derken neyi kastediyorum acaba? Hani derler ya "Neye göre, kime göre?". İşte az önce başka bir yazı yazmaya başlamıştım ki bu durum aklıma takıldı. Uzun zaman, kısa zaman, saatler, dakikalar...
Zaman kavramının bilimsel tanımını düşününce işler daha da karıştı. Zira ünlü bir fizikçi olan Julian Barbour zamanın tarifini şöyle yapıyor;
"Zaman eşyaların pozisyonlarını değiştirme ölçüsünden başka bir şey değil. Bir sarkaç sallanır, saatin kolları ilerler."
Yani kısaca, zaman aslında sadece hafızamızdan doğan bir kavram demeye getiriyor. Güneşe bakıyoruz, bir süre sonra bir daha bakıyoruz ve yer değiştirmesi oranında bir kıyas yapıp, şu kadar zaman geçti diyoruz. Bir Fizyolog olan Dr. Faik Özdengül ise şu şekilde genişletiyor konuyu:
"Örneğin lise mezuniyet töreni insanın hafızasındaki bir bilgidir. İnsan, o lise töreninden itibaren hafızasındaki diğer bilgileri de içinde yaşamakta olduğu an ile kıyaslayınca zaman algısını elde eder ve hafızasındaki bilgiler doğrultusunda uzunluk ya da kısalığı tayin eder. Oysa bu uzunluk ya da kısalık tamamen beyinde oluşan ve kıyasdan kaynaklanan bir histir."
Sonuçta fark ediyoruz ki zaman sadece bizden türeyen bir kavram. Kıyas yapmayı bıraktığımız anda ise ortadan kaybolacak bir şey. Sonra mı? Balıklar misali anı yaşamak kalıyor.

Hangisi doğru? İnsanlara sorarsak, tabi ki biz, balıklara sorsak eminim ki onlar da "Balıklar" diyecektir.
Peki farz edelim hafızamız olmasaydı ve anlık hayat yaşıyor olsaydık, o zaman ne olacaktı?
Tabi ki ne zaman ne saat, vakit kavramımız olmayacaktı. Bunu düşününce direkt aklıma şu geldi;
Akşam hava kararınca yattınız, 1 saat geçti uyandınız. Etrafınıza bakındınız, sanki saatlerdir uyuyorsunuz, ama saate bakınca anlarsınız ki uyuduğunuz süre sadece 1 saattir.
İşte uykunuzda bilinciniz, hafızanız kısmen kapalı olduğu için haliyle uyanınca uyuduğu andan o ana kadar geçen süreyi sadece tahmin etmeye çalışabiliyor.
Yani özetle zaman diye bir şey yok aslında ve bu sadece bizim kafamızdan uydurduğumuz bir kavram.
"Yok hayır yanlışsın" mı diyorsunuz? Yanılıyorsunuz. Bakın fark ettiniz mi, aslında "Doğru" ve "Yanlış" da "zaman" gibi sadece beynimizde yapılan bir kıyasın sonucu değil mi?
Güçlü gözlemleri olan bir arkadaşımın şu yaklaşımı güzel bir bakış açısı: "Aslında ne doğru ne de yanlış vardır, sadece yapılmış olanlar vardır..."
Sonuç olarak aslında son yazımın üzerinden uzun bir zaman geçmedi, tam aksine az evel yazmışım. İtirazı olan? :))))

13 yorum:

ya/sin dedi ki...

Tam burada Müslüm Gürses misali "itirazııım var" demek isterdim. Ama gerek duymuyorum.

Adsız dedi ki...

Zamanı ben de çok sorgulamışımdır. Ve iyiki de zamanı gösteren bir alet, saat bulunmuş diye de sevinirim. yoksa habire güneşi takip edecektik. Misal biriyle buluşacağız güneş batmak üzereyken buluşalım derdik. Neyse ki biz doğmadan düşünmüşler.
Benim hayatımda zamansız bir hayat düşünülemez. Saat olmasaydı ve kutuplarda yaşıyor olsaydım illaki bir taktik bulurdum :)

...Aslı Cadısı... dedi ki...

Mantıklı:)Ama ben bildiğim şekliyle alayım olayı. Zaman vardır, saat vardır. Uzun zaman vardır, kısa zaman vardır:)

Hülya Konar dedi ki...

zamanı geldi bloga dönmenin...

yaz bitti,güneş gitti,artık daha erken akşam oluyor,okullar açıldı ve evde geçirilecek saatlerin fazla olduğu o sezon başladı...

dedim ya en başta zamanı geldi bloga dönmenin...

anlayan anladı:)

Ömer dedi ki...

hülya öyle de hayatı çoğunlukla gece sürdürenler için bir şey değişmedi ki, tabi bu bahsettiğin hususlarda... :))

e. dedi ki...

zamanın kafamızdan uydurduğumuz bir kavram olduğu doğru =)
önemli olan duvarda asılı olan saate göre zamanın nasıl ilerlediği değil, önemli olan bizim zihnimizde nasıl ilerdiği... bunun için de aslında o zaman geçerken ne yaptığımız, neyle uğraşıyor olduğumuz önemli bence... mesela bi arkadaşınla sinemeya gittin... sen filmi beğendin ve sana göre film çok çabuk bitti, arkadaşın filmi beğenmedi ve ona göre film bi türlü bitmek bilmedi!! yani beğeni gibi zaman da göreceli =))
katılıyorum =)) itirazım yok :P

Kayhanoviç dedi ki...

Bura cami havlusu gibi olmuş ( : Cesme nerde abdest alayım bari destursuz girmeyim

Ömer dedi ki...

yakında söküp çalmaya gelen de olur arka planı :P

jelibob dedi ki...

Hayatınızı seviyorsanız zamanınızı boşa harcamayınız, çünkü zaman hayatın kendisidir...
Demiş;
Benjamin Franklin

çii dedi ki...

zamanı biz mi yarattık diyosun... daha çok zamanı ölçen aygıtları yaptık sanki...
balıklar gibi olsaydık... neye göre biçilirdi değerimiz acaba, sonuçta bizi biz yapan geçmişimiz, zamanla öğrendiklerimiz...
ssubjektif zaman mı diyoduk, zamanın hızlı veya yavaş geçtiğini sanmamız olayına? (:

Hülya Konar dedi ki...

pardon, bak benim aklıma hiç gece hayatı gelmemişti :)

Ömer dedi ki...

:P tabi tabi gece hayatının hızlı isimlerini de düşünmek lazım hülya es geçmeyelim :P

Gui.. dedi ki...

ömere katılıyorum, zaman kafamızda yarattığımız bi olgu. görecesi en çok olan şey. dünden bugüne çok uzun zaman geçmiş gibi, ama ömerin bundan önceki yazısını sanki daha yeni okumuşum da, şimdi bi daha yazmış gibi. bana öyle geliyor yani, misal vereyim dedim :)

bu arada tekrar hoşgeldin ömer, biraz geç oldu ama neyse :G


imza:
gece hayatının hızlı siması gui :P