22 Şubat 2008 Cuma

Satranç ve Eskimeyecek Bir Ders

Yaklaşık 2 ay önce bir yazı yazmıştım ve taslak olarak kaydedip, ileride yayınlarım diye bırakmıştım. Ancak 1 - 2 saat önce nihayetinde Ankara'ya döner dönmez maillerimi kurcalarken Pınar'ın yolladığı bir mailde yazdığım yazıdaki hikayeyle karşılaşınca geciktirmeden yazıyı yayınlamanın güzel olacağını düşündüm, Pınar fark etmeden verdiğin GAZ :P için teşekkürler (((:
"M.S. 570 - 600 yılları civarında Hindistan'da bir Brahman rahip dönemin Şah'ına ders vermek amacıyla Şah'dan, Vezir'den, Kaleler'den, Filler'den, Atlar'dan ve Askerler'den oluşan bir oyun yapıp "sen ne kadar önemli biri olursan ol, adamların askerlerin olmadan, hiç bir işe yaramazsın, hiç bir önemli iş yapamazsın" demek istemiş. Şah durumdan memnun "Peki, oyununu ve dersini beğendim, dile benden ne dilersen" demiş. Rahip, Şah'ın bu sözünün üzerine alması gereken dersi almadığını düşünerek, "bir miktar buğday istiyorum" demiş. "Sana bulduğum bu oyunun birinci karesi için bir buğday istiyorum. İkinci karesi için iki buğday, üçüncü karesi için Dört buğday istiyorum. Böylece her karede bir önceki karede aldığım buğdayın iki misli buğday istiyorum. Sadece bu kadarcık buğday istiyorum." demiş Şah, kendisi gibi yüce ve kudretli bir şahtan isteye isteye üç beş tane buğday isteyen bir rahibin, küstahlığa varan alçakgönüllülüğüne sinirlenmiş ve ona ders vermek için "Hesaplayın. Hak ettiğinden bir tane fazla buğday vermeyin" demiş.
Hesaplama başlanır. Her şey gayet yolundaymış. Zira 64 karelik bir tahta var ve 10. kareye gelindiğinde henüz daha 1023 buğday yani yaklaşık 1 avuç buğday ediyordu. 15. karede ise topu topu 1.5 kilo buğday etmişti toplam verilmesi gereken miktar. Hesap hep böyle gidecek diye düşünülüyor rahibin bu hesap sonunda 5-10 kilo buğdayını ve de dersini alıp gideceği düşünülürken hesaplar biraz ciddileşmeye başlamış. 25. karede toplam miktar 1.5 Ton olmuş. 31. karede ise durum şakası olmaz bir hal almış, çünkü miktar 92 ton olmuş. 49. karede ise 24 milyon Ton'a ulaşmış, ki bu Türkiyenin yıllık buğday üretiminden çok daha fazlası demek oluyor. 54. karede ise Dünyanın bu günkü ölçülerle yıllık üretimi kadar buğday yani 771 milyon Ton a gelinmiş. Ve sonuçta 64. kareye gelindiğinde Rahibe bu günkü ölçülerle Dünyanın 1500 yıllık buğday üretiminin verilmesi gerektiği ortaya çıkmış."
İşte Satranç oyununun çıkışına yönelik rivayetlerden birinden bu şekilde bahsediyor Sinan Sertöz Matematiğin Aydınlık Dünyası adlı kitabında. 6 yaşımdan beri gerek kişisel, gerek resmi yollarla samimi bir tanışıklığımın olduğu ( :P ) bu oyunun bu kadar önemli ve etkileyici bir dersi de içinde barındırdığı hiç aklımdan geçmezdi. Yıllar önce bu hikayeyi okuduğumda "Ulen şu Rahip gibi kafamız çalışsa ah keşke" demiştim. Hala da derim ((: Ama artık bununla birlikte "Sonuçlarını gerektiği kadar düşünmeden attığımız adımların, hiç beklemediğimiz şeylere sebep olabileceğini" de düşünür oldum. Bu çok sık yaptığımız bir şey. Ancak malesef her zaman ödenen bedel Buğday olmayabiliyor...
Şah'ın yaptığı gibi
düşünmeden, kafa yormadan, kolay yolu seçip görüntüde ne varsa ona göre yorum yapıyor, kendimizce "Güya" ceza veriyoruz "Hesaplayın. Hak ettiğinden bir tane fazla buğday vermeyin" diyerek, yahut yine Şah'ın yaptığı gibi "Kudretimizin her şeye yettiğini düşünüp", kendi (Kıt) bilgilerimiz ışığında(!) "dile benden ne dilersen" diyoruz. Ama düşünmüyoruz ki "Hak ettiğinden bir tane fazla buğday vermeyin" deyip ceza(!) veren Şah da, benzer fikirlere kapılan bizler de malesef bu anlık, düşünmeden sarf edilen sözler, davranışlar ile bindiğimiz dalı kestiğimizi görmüyor "Ağacı" keserek ona ceza verdiğimizi sanmakla avunaduruyoruz...
Satranç düşünce oyunudur, düşünmeden oynanmaz. Zira hamle yapıp elinizi taştan çektiğiniz anda o hamlenin geri dönüşü yoktur. En değer verdiğiniz taşınızı yanlış gördüğünüz bir hamle sonucu boşa harcarsanız, o taşın geri size gelmesi çok zordur, ancak ve ancak çok doğru ve akıllı hamleler sonucu mümkün olabilir. Satranç hayatın maddeleştirilmiş halidir benim gözümde, o sebeple tıpkı satrançdaki gibi "Hayatınızda da adımlarımızı düşünerek, tartarak atmalıyız. Zira hayatınızda sahip olduğunuz ve çok değerli olan kişileri kaybetmeniz kaçınılmaz olabilir..."
Her insan hata yapar, Satrançta da Hayatta da, ama asıl nokta devamındaki hamlelerinizin, adımlarınızın bu hatanızı telafi edebilmenizi sağlatabilecek kadar iyi olmasıdır...

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Merhaba meraklı blogcu. Yoksa marketçi mi demeliydim:)
Ben de duymuştum bu hikayeyi. Rahibin zekasına hayran kalmıştım.
'Bazı oyunlar İslam dini aleyhine şifreli olarak hususi hazırlanmıştır' rivayetini bilmem duydunuz mu? . "Dama , satranç veya tavla zarlarla birlikte toplam 32 taşla oynanır aynı zamanda dinimizde 32 farz var . 52 iskambil kağıdıyla kumar oynanır dinimizde 52 farz var . bütün farzların toplamı 106 yapar , bunun ise karşılığındada süper ellibir oyunu ile okey için 106 taş veya iskambil kağıdı var" diyorlar bilmem aslı var mı, rastlantı mı? İlgnç ama değil mi?
Aslında ben de satrançı severim. Vakt-i zamanında çok oynamıştım. Oyunlar içinde en yararlı olan oyun olarak gördüğüm için tek tercihimdi. Diğer oyunların hiç bir yararı yok gerçi:)
Satrançı özellikle çocuklara tavsiye ediyorum zeka oyunu ne de olsa... Şimdiki çocuklar bilgisayar oyunu meraklıları ama neyse..

Volkan dedi ki...

Merhaba,
Çok güzel bir yazı eğer friendfeed hesabınız varsa yazılarınızı ordan da takip etmek isterim.